Her gencin düşebileceği bir tuzağa düşürüldüm. Bir tabak kırmıyor, bir çatal kaybetmiyorsunuz ki. Kıydığınız bir hayat, bir can. Ben bunun bedelini bir şekilde mutlaka ödemeliyim.’
Bundan 6 yıl önce iki satanist arkadaşıyla birlikte Şehriban Coşkunfırat’ı öldürüp 36 yıla mahkum olan Gülşah Dinçer, cezaevinde yaşadığı değişimi Uğur Dündar’a anlattı. Dinçer, ‘Kıydığınız bir hayat, bir can. Ben bunun bedelini mutlaka ödemeliyim. Ama eski Gülşah şok, hayata yeniden başladım’ dedi.
Bütün insanlar hayata çok masum bir çizgiden başlıyor. Ama bazen ‘bir şeyler’ hayatlarımızı etkileyebiliyor...
Hayata yeniden başlayan bir Gülşah’ım ben... Eski Gülşah yok artık. O görüntüde, o zihniyette biri hiç olmayacak. Unuttum, defterden sildim onu. Benim artık tertemiz bir sayfam var, iyi şeylerle dolacak o sayfa. Yaptığım kötü şeylerin telafisinin mümkün olmadığını biliyorum. Zamanı geri getiremem; ama bundan sonrası için iyi şeyler yapabilirim. Hayat bana bu fırsatı veriyor.
KİŞİLİK ARAYIŞI
Ergenliğinizi yaşarken bulamadığınız sevgi ve şefkat eksikliği miydi sizi kötülüklere, o korkunç cinayete sürükleyen?
Bulamadığınız şeyi aramaya başlarsınız. Arayış her ergenlik çağı gencinin sorunudur. Ne olduğunuzu keşfetme, kişiliğinizi oturtma döneminizdir ergenlik çağı. Bulunduğunuz konum, içine girdiğiniz çevre, yaşadığınız hayat biçimi, bir şekilde sizi bir yerlere getiriyor. Ama siz o sırada bunun farkında olamıyorsunuz. Ve iş işten geçtikten sonra ‘Ben bu duruma nasıl geldim?’ diyorsunuz.
TUZAKLAR BEKLİYOR
Yanlış seçimler, yanlış arkadaşlıklar. Sevgi ararken düşülen bazı tuzaklar. Onları mı kastediyor sunuz?
Kesinlikle onları. Sonuçta bulunduğumuz ülke şartları içinde milyonlarca Gülşah var. Ben bunlardan sadece biriyim. Dışarıda bu tuzaklardan kurtulmayı bekleyen milyonlarca genç var. Dışarıda uyuşturucu var, kötü amaçlar var, gençleri bunlara tutsak etmek isteyenler var... Hepsi birer tuzak tabii ki. Sonuçta bu saçma sapan şeyi (Satanizmi kastediyor) gençlerin zihinlerine kimler sokuyor? İnternet sitelerine kolayca giriliyor, boy boy kitaplar satılıyor... Dolayısıyla, hayatı tanımaya çalışan gençlerin bu tür şeylerden etkilenmeleri de kaçınılmaz oluyor...
CESARET EDEMEDİM
Maktule Şehriban Coşkunfırat’ın ailesiyle yazışmayı, onlardan özür dilemeyi, pişmanlığınızı ve acınızı anlatmayı düşünmediniz mi?..
Deneyemedim. Çok düşündüm ama denemeye cesaret edemedim... Çünkü haklı olduğum hiçbir şey yok. Kendimi onlara ifade edebilmem mümkün değil. Onların yürekleri yanmış bir kere. Bunu hiçbir şeyle telafi edemezsiniz... Utanırsınız özür dilemeye. Bir tabak kırmıyor, bir çatal kaybetmiyorsunuz ki! Kıydığınız bir hayat, bir insan, bir can. Bir hayvan için bile yeri geldiğinde ayaklanılıyor. Ben bunun bedelini bir şekilde mutlaka ödemeliyim.
Başka anneler ağlamasın
GEREDE-Karabük-Kastamonu üzerinden dağları tepeleri aşıp denize inen yol, İnebolu’da biter. İnebolu kıyısından tepelere tırmanan yol da, cezaevinde sonlanır. M Tipi Cezaevi’ndeki mahkûmlardan 36 yıla hükümlü Zinnur Gülşah Dinçer, bundan 6 yıl önce, henüz 19 yaşındayken, áşık olduğu genç Engin Arslan ve onun arkadaşı Ömer Çelik’le birlikte, yaşıtları Şehriban Coşkunfırat’ı öldürdüler. Üçü birden boğarak, bıçakla*****, ölüsüne tecavüz ederek korkunç bir cinayetle katlettiler gencecik kızı... Hem de durup dururken ve ‘satanizm’ gibi sapkın bir düşünce uğruna... Gülşah da bir zamanlar çocuktu, 36 yıla hüküm giyen Engin ve Ömer de. Peki ne oldu da canavarlaştı, bir zamanlar anne ve babalarının kötülüklerden koruması için Allah’a yalvardığı bu çocuklar? İşte bu söyleşi, bu sorulara cevap arayabilmek, yavruları için kaygılanan anne ve babalara ‘bir şeyler’ anlatabilmek için yapıldı. O ‘bir şeyler’ ki, eksikliği çocuklarımızı akıl almaz serüvenlere, trajedilere sürükleyebiliyor. Ya onun, ya da onunla birlikte yürüyen yol arkadaşlarının hayatını karartabiliyor...
Boşluğu sanat dolduruyor
GÜLŞAH Dinçer, hayatındaki o ‘bir şeyler’in eksikliğini İnebolu Cezaevi’nde idarenin desteklediği sanatsal çabalarla gidermeye çalışıyor. Kendisine açılan krediyi; resim yaparak, oku*****, düşünerek, gitar çalarak ve havalandırmadaki beton zeminin çatlaklarında biten bir tutam yabani otu sevip okşa***** değerlendirmeye çalışıyor. Kendisine bu fırsatı veren cezaevi yönetimine teşekkür eden Dinçer, ‘Bu dert hanesinde insanların acılarını unutturup, mutluluk vermek, gitar çalıp şarkı söylemek ya da bu dört duvar arasında hayal gücünüzü kullanarak resim yapabilmek. Cezaevinde gitarımla konser vereceğim, resim sergimi açacağım. İşte bu! Dünya bu yani!’ diyor.
Çevrenizde çok fazla kötü var, uzak durun
Gerçeklerle ne zaman yüzleştiniz? Gerçeği ne zaman tanıdınız?
Cezaevinde tek başıma kalınca kendimle hesaplaşmaya, çeki düzen vermeye başladım... Kendimi görüp tanımam, özeleştiri yapmam, değişmem için gereken zamanı burada buldum... Tabii bunun için büyük bir savaş verdim.
Kendinizle ilgili yaptığınız en büyük öz eleştiri neydi?
Her şeyi bu duruma getiren yine insanın kendisi. Suçu başkalarında arayacağınıza kendinizde aramanız gerekiyor. Etrafımda hiç mi iyi örnekler yoktu? Niye iyileri örnek alamadım? Neden böyle oldu, ben niçin bu duruma geldim?. İçimde çok büyük pişmanlık var. Bir yanda da haksız yere ölmüş bir insan var. Amaçsız ve adice...
Gerçekten pişmanlık duyuyor musunuz, çok acı çekiyor musunuz?
Nasıl pişman olmam, nasıl acı çekmem ki! Acım çok fazla benim. Ömür boyu hapis cezası alsam bile, onun yanında hiçbir şey ifade etmiyor. O da bir genç kızdı. Onun da duyguları, ailesi, ulaşmak istediği hedefleri vardı. Bunlara saçma sapan bir şey uğruna engel olundu. Acım bu nedenle çok büyük ve hiç bitmeyecek...
Tuzaklarla karşı karşıya gençlere vermek istediğiniz mesajlar var mı?
Kişilik arayışları gençleri mutlaka bir şeylere özendirir. Gençseniz kendinize dikkat edin. Toplumda sizin zayıflıklarınızı kullanarak kötüye yönlendirebilecek çok fazla kötü var. Onlardan geri tutsunlar kendilerini. Gençliğe bunu söylemek istiyorum. Bir de rockçı gençliğe çirkin yakıştırmalar yapıldı bu olaydan sonra. Her saç uzatıp siyah giyene o iğrenç yakıştırmayı yaptılar. Birçok insanın canı yandı.
Yani siz o sözcüğü (Satanizm) artık telaffuz bile etmek istemiyorsunuz?
Evet telaffuz etmek istemiyorum